Ah teknoloji ne çabuk eskiyorsun.
Bir yılı aşkın süre önce uzay çağı ve teknoloji den dem vurduğum şu yazımda hayalini kurduğum balkona nasıl kavuştuğumu ancak uzay çağı teknolojisini yaşadığımız iddia edilen şu günlerde evimin sokağında internet bağlantısı için kablolama yapılmadığı için telefonumun minicik ekranından yine sizi izleyeceğimi söylemiştim ancak bir süre sonra iş saatleri dışında işle ilgili aldığım maillerin eklerini açamayıp sırf açabilmek için elimde notebook sokakta sinyal avına çıktığımı ve bundan bıkıp kendime daha büyük ekranlı bir telefon alarak bu sorunu çözdüğümü paylaşmamıştım. Zaten bu postun amacıda telefon aldım bık bık bık değil, aldığım telefonun kılıfı eskidiğinde bir yenisine ulaşamamam. Telefon kılıfı almak için gittiğim mağazada Note II kılıfı sorunca tezgahtarın daha güncel modelleri elimizde bulunduruyoruz diye beni ezip geçmesi ve yine yenilmedim sana kapitalizm dönüşüm candır minvali gevezeliğim.
Tasarım ihtiyaçtan doğar, elbette internetten sipariş vermek mümkün ama “ben bunu yaparım ki” sesini susturmayı başarırsam.
Önce eski telefon kılıfımın mulaj kağıdına kalıbını çıkardım.
Pazen kumaştan kestiğim birebir kılıf ölçülerindeki kumaşı kumaş yapıştırıcı ile kılıfa yapıştırdım.
Ve sonuç.
Daha önce diktiğim sırt çantam ve yeni telefon kılıfım.
Bir blog yazısı çekimi için alternatif çekim mekanları arayışındaki Ornitorenk ve nefis çekim mekanı.
