Üzerinden bir yıl geçmiş, biz bir geziye çıkmıştık…
İşte tam bu noktada kaldı o zamanlar bu gezi hakkında söyleyebileceklerim, biz bir geziye çıkmıştık… Ve hemen ardından ülkede toz, duman ve kan.
Gezdiğimiz yerlerin güzelliği, özlenen dostlarla kavuşmalar, içilen kahveler, hissedilenler. Kendi hayatımız içinde bir sürü şey yaşıyorduk hava sıcaktı, sene sonuydu, çocuklarımız mezun oluyordu, karne alıyordu ama çocuklarımız ölüyordu.
İşte o zaman benim içimden ben şuraları gezdim tozdum demek gelmedi, hatta çok sevdiğim Filiz’imle hasret gidermiştik te ondan bile bahsedemedim hakkıyla, aylar sonra benim için yaptığı güzel dileklerini dualarını yüklediği bu güzel şans bilekliklerimi paylaşabilmiştim şu yazıda.
Bu yazının asıl amacı gezi notları paylaşmak değil aslında elbet gezdiğimiz yerlerden de bir kaç kare paylaşacağım kendi tarzımca ama bu gezi sonucu ilham aldığım bir minicik projeyide paylaşacağım ki bence şimdi tam zamanı. Tatil zamanı gelmeden dikile ve güle güle kullanıla.
Şimdi önce geçen yıldan bir kaç kare ve hemen akabinde minik projem;
İlk gezi noktamız Meryem Ana Evi İzmir Selçuktaki Bülbüldağı’nda İsa’nın annesi Meryem‘in son yıllarını geçirdiğine inanılan Hıristiyanların hac yeri.
Bu duvara Meryem Ana’nın yüzü suyu hürmetine dilek dileyenler çaputlar bağlamış, çaput bulamayan mendilini, su şişesinin ambalaj kağıdını, kağıt mendilini bağlamış. İçlerinden bir de hiç bir şey bulamayıp çorabını, işte benim Kırpığımda bu fotoğrafı çekerken o çoraba rastladı.
Ardından Efes Antik Kentine gittik, nefes kesici bir alan. Caddeler, kapılar, anıtlar, evler, tiyatro, tapınaklar her santimi insanı şaşırtıyor ve hayran bırakıyor kendine.
Hadrian tapınağından bir ayrıntı güzelliğine bakın şu hatunun.
Celcus Kütüphanesi beni en etkileyeni ve İlkokul Hayatbilgisi Kitabı vazgeçilmezi..
Ardından Troya, Hisarlık ve aynı yerde yedi kez farklı dönemlerde yeniden kurulan kent ve farklı dönemlere ait 33 katman.
Truva Atı fotoğrafsız Troya gezisi olur mu?
Çanakkale canım Çanakkale, göz yaşımın dinmediği, yüreğimin ağzıma gelmediği, boğazımda yumruğu hissetmeden bir dakika geçiremediğim Çanakkale. Şerefin adı Çanakkale.
Bakarmısınız şu imkan farkına ve İman farkına.
Tabyaları gezerken hastalığa artık daha fazla direnemeyen ateşten solan Kırpık ve babası Kocakişisi.
Metrekareye düşen 6000 mermi elbette çarpışacak.
Çanakkale Şehitleri Anıtı.
57. Alay.
Ve bir terzi yamağı olarak bu yazı için yüzlerce kare içinden bu kareyi seçmesem olmazdı.
Boğazımda düğümlenen bir yumruk ve anlatılamaz bir gururla izlediğim martılar ve gökyüzü.
Sakız kokusu, ilk boğaz köprüsü ve Cunda Adası.
Son durak İzmir, kavuşmanın adı İzmi dostluğa doyamamanın adı İzmir, gezi durakları içinde adını duyduğum an heyecanlandığım İzmir. Çünkü İzmir demek Filiz demek benim için. Filiz blogunda kendi yüzünü paylaşmadığı için fotoğraflarımızı paylaşmıyorum onun yerine Konak Meydanında zevkle izlediğimiz güvercinlerle oynayan Kırpık’ı paylaşıyorum.
Ve geldik yazının konusu Projeye;
Su şişesi taşıyıcı diyelim biz buna, Efes’te bize eşlik eden Rehberimizin omzunda gördüğüm su şişesi taşıma askısı ilham kaynağım, orijinali şöyle bir şey.
Benim yaptığım ise çok yeni bir fikir değil benzerlerinin yapıldığı internette biraz dolaşınca anlaşılabiliyor. Sadece ben kendi tarzımı yansıttım o kadar Yeşil Pazen ve Kırmızı Astar.
Standart boy 500ml lik su şişelerine göre ayarladım boyutunu, 20 cm boy ve 11 cm ene sahip. Yani dikiş ve kıvırma payları ile birlikte 48 cm boyunda 13 cm eninde bir yüz bir astar kumaşı kullandım ve daha önceden atmayıp sakladığım bir matara askısını.
Tüm bu gezi boyunca elimden su şişesi eksik olmamıştı bundan sonra ise ellerim özgür. (bu fotoğraflar Kırpıktan)
