Ne demiştim, senelerden bu sene aylardan Ocak. İki hafta süren üzerine daha bir sürü gezinin yapıldığı ve hatta bir tanesinden yeni döndüğüm halde bu gezi yazılmadığı için diğerlerinin de yazılamadığı çok duraklı geniş zamanlı bir gezi yazısının ikinci bölümü ile karşınızdayım.
Yeni durak Kahraman Maraş demiştim Vol I yazısında.
Hava serin ve yağmurlu.
Yol üzeri deprem konutları olduğunu tahmin ettiğimiz bu renkli manzara karşısında kısacık bir fotoğraf çekme molası.
KahramanMaraş’ da ilk durak Müze.
Nereye gideceğimiz belliyse mutlaka gitmeden önce yaptığım nereleri görmeden, neleri yemeden, neleri yapmadan dönmemeliyiz araştırmamın sonucu Efekan’ın bayılacağı bir şeye rastladım; Maraş Fili (mamut).
Müzenin girişinde ilk salonda karşılıyor bizi Türkoğlu İlçesi Gavurgölü’nde bulunan iki adet antik fil (mamut) iskeleti.
Salondan salona geçiş yapılarak gezilen müzede son salondan dönüş yaparak mamutu bir kez daha görerek çıktık.
Mamuttan sonra benim ilgimi en çok mozaikler
Ve pişmiş topraktan yapılan mezarlar çekti. Sanki tek kişilik bir uzay mekiğine binip bir yolculuğa çıkılacakmış hissi uyandırdı lahitler.
Bakışlarını kaçırma benden yakışıklı
Roma dönemi yüzüğü bana Yasea‘ın takılarını hatırlattı.
İskender hayırdır kuzum bakışların donuklaştı uykun mu geldi?
Bu güne kadar bilinen en eski Hint-Avrupa dili Hititçe
Biraz da çarşı gezmek gerek, zira Maraş bu anlamda kültürünü çok güzel korumuş kentlerden biri.
Gezinin anlamı Efekan için pamuk şekeri, yazının Vol I’ inde de söylediğim gibi şekerle alakası olmayan çocuk pamuk şekeri görünce kaçırmıyor ve tabi ki Kocakişisi de şekerciyi fotoğraflama fırsatını.
Şeker gibilerse demek
Algıda seçicilik kumaşçılar, ancak ilk gözüme kestirip içeriye daldığım mağazanın sahibi yöreye has el dokumalarını ya da yöresel kumaşları sorduğumda artık böyle bir şeyin olmadığını dokumacılığın bittiğini ve buradan alacağım her kumaşa gittiğim her yerde ulaşma şansımın olduğunu o yüzden kendime yük etmememi söylüyor
Çarşının içi renk renk, desen desen. Sandıklar,
Aktarlar ve elbette biber patlıcan kuruları
Yıllar sonra buluşulmuşsa teyzeyle yoruluncaya kadar gezilir
Ve Maraş’a kadar gidilmişse severek giydiğim çarıklarımı yapan usta ile de mutlaka tanışılır.
Bir sonraki sipariş için model gözüne kestirilir.
Maraşlı dondurmacı size selam eder
Puslu bir Maraş sabahı ve yola çıkma vakti. Yol Antakya ya gider.
Hatay Arkeoloji Müzesi inanılmaz zengin bir koleksiyona sahip olan ve dünyanın ikinci büyük mozaik sergisine ev sahipliği yapan bir müze kapanış saatine yakın yetiştiğimiz için gezemedik ve içimizde ukte kaldı. Ertesi gün de pazartesi olduğundan müze kapalı olacaktı ve biz bir gün daha kalmadık o yüzden. Ancak tekrar gidip mutlaka gezmek istediğim bir müze ancak yakın zamanda haberlere konu olan restorasyon skandalı eeeh eytere bea dedirtiyor insana.
Hal böyle olunca dünyanın bilinen ilk kilisesi olan Saint Pierre’ i de gezme şansımız olmadı. Kapısına kadar gidip içine giremeyince kapıdan 200 metre kadar tırmanırsak kayalara oyulmuş Meryem’e ait bir büst görebileceğimizi söylediler. 4 metreye 1,5 metre boyutlarındaki bu devasa ve harika kabartmanın aslında Cehennem Kayıkçısı Charonion olduğunu öğrendik daha sonra.
Antakya’nın hayran olunası bir çok yönünden biri tarihi çarşı kültürü
Çarşının içinde aynı zamanda yemek de yenebilen kasaplar ellerinde satırları ile bir yandan tepsi köftelerini hazırlarken bir yandan da inanılmaz bir gösteri sunuyorlar
Ornitorenk ve Kocakişisinin favori mekanlarıdır bu tarz yerler, yemek fotoğrafı paylaşmayı sevmem ama giderseniz künefeyi zaten deneyeceksiniz de kasaplara da mutlaka uğrayın derim.
Luna
Şükürler olsun ki içimde bir banu alkan bir afrodit barınmıyor
Çarşıdaki kahvehanelerden biri
Sokaklar binalar büyüleyici adım başı bir kapı
Ya da bir pencere gönlünüzü çelebiliyor ve sizi yoldan bir süreliğine alıkoyabiliyor.
Habib-i Neccar Camii
İşte bu cami size tek başına Antakya’nın ne demek olduğunu anlatabilir. Anadoluda yapılan ilk cami olma özeliğinin yanı sıra daha da önemlisi hoşgörü ve sevginin ne demek olduğunu öğretebilir bu camideki her taş insanlara. Caminin kuzeydoğu köşesinde İsa’nın havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya(Pavlos) ile onlara ilk inanan ve şehit edilen ilk kişi olan Antakyalı Habib-i Neccar’ın türbesi bulunur.
Efekan dua etmek istiyor ve bana nasıl dua etmesi gerektiğini soruyor, içinden geçtiği gibi diyorum Allah çocukları çok sever
Antakya’da gün batımı
Ortodoks kilisesi
Katolik kilisesini bulabilmek için arşınladığımız tipik dar Antakya sokakları
Katolik kilisesi
İki yolun birleşimindeki bina tıpkı Antakya gibi
işin özü, Antakya’nın inanılmaz bir havası var gerçekten mutlaka gidilmeli
yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
yol yoluyla gidebilir yare
yoldan çıkabilir apansız
ve ömür bitebilir yoldan once
ama yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
Yol Konya’ya gider, Meke’ye iki kala
Bu kadar sahip çıkamayabilirdik cennetten payımıza düşene
Göl suları çekilince geriye kalan tuz kaplı bitki dalı
Aşağıda rüzgar dayanılabilir sınırlarda, yukarısı için aynı şey geçerli değil
Meke’de bir ornitorenk yavrusu
Hedefe kilitlendim Kaptan Kirk
bilim merkezinde araba geyfi desem çok çiğ olur değil mi?
zaten çocoo fena yakalamış instagrama fotoğraf yükleme sevdasına harcamışım, neyse biz yine bilim merkezindeykene diyeyim entellektüel kimliğimden kaymayayım
antin kuntin gökyüzü göstermez kafesler
Konya’ya her gelişte mutlaka gidilen eğlence merkezleri
beynim kulağımdan akmadan çıkabildik o ses ve elektromanyetik dalga cehennemi beyin buharlaştırıcı eblehleştirici avm illetinden şükür çok uzak yaşadığımız yer bu illetlere de sadece yılda bir iki kez maruz kalıyoruz bu işkenceye
…
babaanneyle vedalaşma eve doğru yola çıkma vakti
Eve dönüş yolu ve farklı iklimler farklı mevsimler
gözümün gördüğünü yansıtmaktan ne aciz bu makineler
her gidilen yerden bir anı ve ya toplayıcılık, kişiye göre değişir
yol bitmez
n Makineler Canon EOS60 ve Samsung Note 2 Cep Telefonu)
Filed under: DIR DIR, GEZMECE Tagged: antakya, dikiş, gezi yazısı, hatay, kahraman maraş, konya, ornitorenk
