Yazacak çok şey biriktirmiştim kısacık sürede kumaşlarla oynaşımdan, gündelik dır dırlarımdan ama daha önemli şeyler oluyor ülkemde.
Bunca şey olurken blog yazmak aynı şekilde diktiklerimi yaptıklarımı paylaşmak ve hiç bir şey olmuyormuş gibi davranmak saçma geldi. Sonra ülkemde tüm medya organları kör, sağır, dilsizken tarihe not düşmem gerektiğini düşündüm. Okuyucu kitlem var falan gibi sanrılarım yok çok şükür sadece kendim için ve bir gün birileri denk gelirse neler oldu görsün diye bu yazı.
İlk günün öncesi gece haberim olmuştu eylemden sosyal medya denen şey sayesinde, orada olan bir arkadaşım çağrı yapıyordu herkese Gezi Parkı diyordu,ağaçlardiyordu, AVM diyordu ve ben ilk kez duyuyordum Gezi Parkı’nı Topçu Kışlasını ve ardından nicelerini. İlk gün orada bulunanların bile aklına gelmemiştir sanırım işin bu noktaya varacağı. Parklarını ve ağaçları korumak isteyen bir gurup aktivistin böyle bir meşale yakabileceğini ben düşünemezdim en azından.
İlk gün kitaplar okundu gezi parkında, şarkılar söylendi ağaçlar kesilmesin diye.
Sonra müdahale başladı ve dünyanın en cesur kadınları meydanlardaydı. Burası kendi çapında dikiş moda bloguysa onlarda dünyanın en şık ve en cesur kadınlarıydı.
Güneş doğarken ağaç derdine düşmüş üç beş çapulcu denen kardeşlerine sahip çıktı tüm İstanbul, tüm Türkiye.
Bizi ayırmaya çalışan hiç bir sıfatın önemi yoktu artık biz biz olduk.
Herkes birbirine destek oldu.
Öyle güzellerdi ki.
Metrekareye düşen biber gazı kapsülü istatistiği hiç bir zaman yapılmayacak olsa da.
Biber gazı stokları eriyip tarihi geçenler bile kullanılıp ardından portakal gazı gelse de.Doğru olmamasını dilediğim ne olur asparagas olsun dediğim kareler yayınlandı internette. Ama medya yöresel tatlarımızdan öteye gidemedi.
Canımı acıtan çok kare vardı da
